Sayfalar

16 Ara 2013

Aşka Dair Yanlış Algılar

Hani birini ilk gördüğünüzde kalbiniz güm güm atar siz de bu durumda aşık olduğunuzu sanırsınız ya sanmayın bu tam bir salaklık buna aşk değil korku denir siz ne kadar salak olsanız da sizin iç güdüleriniz var demektir. Korku adrenalini arttırır bu da kalp hızınızı arttırır. Tehlikeli bir durumla karşılaştığınızda sizi bu durumdan kurtarmaya yarar. Biri eğer sizin için tehlikeliyse bunu hissedersiniz. Bu özelliğimiz hayvanlara ne kadar da benziyor değil mi :) Üstüne üstüne gitmek salaklıktır. Durma kaç oradan o senin kalbini kıracak olan adam görmüyor musun? Bu kadar kör müsün ? İç güdülerin sana tehlikeli derken sen aşığım diyorsun. Kim buna aşk dedi bilmiyorum ama zamanla herkesin bilinç altına yerleşmiş aşık olduğunu düşündürmeye başlamış. Aşk hakkında nutuk atacak niteliklere sahip olduğumu düşünmüyorum ama ilk görüşte aşka inanmıyorum. Zaten ilk görüşte aşkı nitelendiren de bu kalp atışı terleme heyecanlanma tarzı olaylardan ibaretse bu aşk değildir korkudur. Köpekten korkuyorsanız köpek size havladığında da kalp atışlarınız hızlanır terlersiniz ve heyecanlanırsınız. Tebrikler bir köpeğe aşık oldunuz. Saçmalık!!! Arkadaş çevremde genellikle çok iyi giden birliktelikler birbirlerini tanıyan insanların uyumlarından oluşan aşklar zamanla yani. O kadar çok romantik komedi izliyoruz ki ilk görüşte aşkın ideal bir birliktelik olduğuna hepimiz inanıyoruz. Benim çevremde ilk görüşte vurulan ve mükemmel bir ilişkisi olan kimse yok ilk görüşte aşkların safhaları şöyleydi hep ; platonik takılma safhası, en ufak harekette umutlanma safhası ve son safha kalp kırıklığı.. Gördünüz mü tehlikeli. Bir insana zarar vermek istiyorsanız zaten onu içten yıkmalısınız en tehlikeli şey bacak kırığı değil kırık bir kalp bence. Birlikte olacağınız insanla kesinlikle önce dost olmalısınız ki bu da zaman isteyen bir kavram. Hayatımın aşkını bulamamama rağmen bunları söylüyorum evet ama en azından kırık bir kalbin intikamını başkalarından çıkarmaya çalışan bir şirret de değilim. Beyninizin sizinle oyun oynamasına izin vermeyin siz ne düşünmek isterseniz onu düşünür ve hissedersiniz o ne isterse onu değil. Egemenliği ele alın mutlu bir hayat sürün. Öpüldünüz..

19 Oca 2013

Sömestr

Uzun zamandır yazmıyorum biliyorum ama o kadar çok istiyorum ki ; vaktim yok mu var elimde araç gereç mi yok ee o da var neden yazmıyorsun diye soran olursa benden daha üşengeç bir insan daha olduğunu sanmıyorum eğer varsa izdivacına talibim :D beraberce üşeniriz :) Üşenmek demişken hayatımın en güzel günlerini geçiriyorum. Neden mi; çünkü sömestr tatilindeyim ve her gün evde oturuyorum. Sanki okul varken geliyorsun da diyen sınıf arkadaşlarım olabilir evet okula da gitmiyorum ama varlığının verdiği azap bile yetiyor, ayrıca öğrenci evinde yemeğini yap bulaşığını yıka yeterince boş olmuyorum. Halbuki şuan ailemin yanında; yediğim önümde, yemediğim arkamda ama bulaşıklar mutfakta değil. Neden? Çünkü bulaşık yok. Annem hepsini saniyesinde yıkıyor. Arada çok üşensem de ,annem zorladığı için, güne gidiyorum; öyle güzel bir aktivite olamaz yaa. Kadın olduğumdan olacak içimde var bir dedikodu dönsün. Tanımasam da bahsedilen kişileri dinlemesine bile bayılıyorum. EE bu ara sardırdım boyunluk modaymış elimde örgüm boyunluğumu örüyorum, güne giderken şart zaten el işini götüreceksin. E elin işte gözün oynaşta dedikleri olay.. Kahveler gelir, fallar bakılır, bakılan faldan çıkarılan dersin dedikodusu bir başlar; tüm mahalle bitmeden dedikodu bitmez. Sonra pastalar börekler köfteler baklavalar gelir. Bu sefer bunu nasıl yaptın çok güzel olmuş diye tarifler başlar ki ben bayılırım yemek yapmaya.. Tariflerden 1 saat bahsedilir, gelenler yenir, örgüye devam edilir. Bu sefer bayanlar örgülerinden bahsetmeye başlar. Artık kalkma zamanıdır ama en iyi dedikodular sona saklanır, tam kalkıyorum dediğin an konuşulmaya başlar ve kalkıyorum dedikten 1 saat sonra kalkınır. Ahh buraları bırakıp öğrenci evine gitmek var ya çok koyuyor buz gibi evde bir başına örgü örmenin bile zevki yok :( Neyse 2dk sürmedi yazmam çenem çok düştü benim ama yeter tekrar yazmam dileğiyle ..

28 Eki 2012

Otobüste İhtiras Dolu Dakikalar

İş çıkışı otobüs durağına doğru yürüyordum 50 metre kala otobüsün durağa geldiğini gördüm. Yetişeceğimi düşünerek koşturmaya başladım. Tam orta kapıya gelmiştim ki piç şoför beni göre göre kapıyı kapatıp yol aldı. O an durdum dizlerimden destek alıp soluklandım aynı zamanda otobüs şoförünün sülalesiyle iç hesaplaşmalardaydım ki yanımdaki sık soluk nefesini fark ettim. Hemen gerimde bir çocuk benim gibi koşmuş ölmüş bitmiş içinde fırtınalar kopuyor. Baktım gülümsedim ve durağa oturdum. O erkek ya oturmak onlara yakışmaz ayakta bekledi. Ara ara da bana göz ucuyla baktı. Otobüsün 40 dk sonra geleceğini bile bile bekledik. O ara insanlar geldi. Bekleyenler, beklemeyenler, öpüşen sevgililer, annesiyle tartışan ergenler oldu. Biz ufak ufak bakışmaya duyduğumuz sözlere gülümsemeye devam ettik. Daha sonra otobüsümüz geldi bindik önce ben bindim tek boş yer vardı ve o da bir erkeğin yanıydı oturdum geldi hemen çaprazımda ayakta dikildi yüzünde ''bunu bana yapmamalıydın'' ifadeleri daha sonra durakta durduk bir kızın yanı boşaldı gitti oraya oturdu tam karşıma önce ''öyleyse böyle'' havaları daha sonra böyle olmamalıydı mahsunluğu çöktü üzerine.. Sağ yanımda ayakta bir çocuk, deli kaslı, telefonu çaldı kastan dolayı elini kulağına götüremediği için dirseğini kaldırarak konuşmak zorunda kaldı ''kaslı olmak çok zor'' modlarında.. Çocuğu kesmeyi bırakıp önüme döndüğümde öbür çocuğun yüzünden ''bu bizi bitiren son nokta oldu resmen gözlerinle yedin oğlanı'' bakışı .. İnmek için düğmeye bastığımda ''Gidiyorsun'' hüzünlenmeleri.. ''Manyak mıdır nedir iki dakika da modlara girdi salak'' bakışımı atıp indim.

10 Tem 2012

Ölüm

Hani bazen uyurken birden düşüyor gibi olursunuz da sarsılırsınız ya o an boşluktaymış gibi olursunuz tutunmak istersiniz; kendimi normal hayatta öyle hissediyorum ben. Yaptığım her şey boşunaymış hiç bir anlamı yokmuş gibi. Kimileri buna ergenlik tripleri diyip gülebilir ama bu yaşımımı buldu ömrüm boyunca geçirmediğim trip. Bazen '2yarın öbür gün öleceğim ve şuan yaşadığım hayat bitecek lan'' diyorum. Sonra ciddiyetini farketmediğimi algılıyorum. Tekrar 'öleceğim bitecek lan'' diyorum. Tekrar tekrar tekrar... Kendime inanmaya başladığım zaman göğsümde bir ağırlık hissediyorum. Sonra hayatın anlamsızlığını farkediyorum. Sonra lisedeki bir din dersi geliyor aklıma '' Siz anne karnındayken ki zamanları nasıl hatırlamıyorsanız cennete gittiğinizde de bu dünyayı hatırlamayacaksınız ve karanlık bir kutudan çıkacaksınız. '' Bu beni rahatlatmalı mı ? Adam bana zaman geçirmek için dünyada olduğumu söylüyor bunun nesi beni rahatlatacak. Simsiyah bir çizgi ve ben yalnızca bir noktayım. Benim ölmemin dünyaya hiç bir zararı olmayacak yararı olmadığı gibi. Her zamanki gibi düşünüyorum hayatım okuyarak geçiyor. Yarın öbür gün illaki mezun olacağım bu sefer çalışarak geçecek. O da bitecek illaki sonuçta bu dünyanın sonu var onun mu olmayacak bu sefer de yaşlanacağım ve ölümü bekleyeceğim. Aslında yaptığım her şey ölüme yaklaşmamı kolaylaştırıp hızlandıracak. Sırf her gün ölümü düşünmemek için bir düzen tutturuyoruz. Sözde açlıktan ölmemek için okuyoruz çalışıyoruz emek sarfediyoruz ama sonunda yine ölüyoruz 20-30 yıl daha yaşamak için mi bu çaba yani ?? Ölümden bu denli korkmamın sebebi henüz hiçbir başarıya ulaşamamış olmam mı ? Yoksa hiçbir dini inancım olamamasından mı ? Ölürken yüzümde gülümseme olacak mı ? 20 yıldır kendimi ölüme hiç bu kadar yakın hissetmemiştim..

1 Nis 2012

Arkamda Ege Üniversitesi ile 2. YGS :)))

İlk ygs'mden sonra üniversiteye hemen yerleştim yerleşmesine ama yemin ettim her sene gireceğim diye. Nedenini soracak olursanız '' o sınav bilgi işi değil stres olmayacak' diye cevap verirdim. Bugün 2. ygs'me girdim ve bu işin hiç böyle olmadığını anladım. Bu kez arkamda Ege Üniversitesinin rahatlığı vardı. Hiç bilmediğim bir semtte girmeme rağmen önceden gidip sınav yerime bakmadım hiç çalışmadım sabah yarım saat geç uyandım anlayacağınız stresin en ufak öğesi bende mevcut değildi. Sabah ilk kez bostanlıyı gördüm çok sevdim. Sınava gireceğim yere google maps'ten baktığım için 2dkmı almadı bulmak zaten hep yön bulmada iyi olmuşumdur. Girdim ve gördümki bilgisiz stressizlik hiçbir şey getirmedi bana :) Geçen sene ile aynı puanı bekliyorum çünkü geçen sene bilgi vardı ve stres çoktu bu sene bilgi yoktu stres yoktu. Seneye için planım son 1 ay çalışıp stressiz girmek olacak. Zaten hemen hemen nerelerde takıldığımı da 2 sınavın analizini yaparak anlamış oldum. Ygs taktım olum seni kafaya bırakmayacağım..

3 Şub 2012

Haberler

Haberlerde bir şeyleri abarttıklarında deli oluyorum. Geçenlerde yurdun dört bir köşesinde kar var dediler.'' Güneybatı köşesinde yaşıyorum. Burada kar yok ?'' diye düşündüm. Sinirlendim. Haberlerin ertesi günü memleketime kar yağdı. Tam 10 yıl sonra ???. Gel de sinir olma. İzmir'e de yağmış tam 21 yıl sonra. Hayır her şey herkes bana muhalefet. Sırf beni göt etmek için kar yağdıran bir tanrı var ''Nazlıyıgötetmetansırı''. Ah İzmir'de olaydım var ya. Alırdım o kardan dört top yapardım. Yurt binasının dört bir köşesine yerleştirirdim. Yurdun dört köşesinde kar var diye video çekerdim de, dua etsinler İzmir'de değilim.
Diğer bir haber ''Babası tam 6 yıl önce kızını 5bintl'ye bir adama satmış''. Bu haber 3 gün boyunca gündemde kaldı ve mecliste bile tartışıldı. Ben bu kötü bir olay değil demiyorum. Evet insanlık ayıbı ama unuttuğunuz bir şey var. O da geçmişiniz.. Bundan 40 yıl önce insanlar görücü usulü ve başlık parasıyla başkalarına veriliyordu. Ve evet 12 yaşında yani adet oldukları gibi veriliyorlardı. Bu abarttığınız olay geçmişimizin ürünü. Abartacak bir şey yok adama cezası verilir,halledilir. Bir cinayetten daha kötü bir şey değil bu? Peki her cinayet 3 gün gündemde kalsa haberler ne olur ??
Bu haberin bu kadar uzatılması ve mecliste konuşulması beni deli ediyor evet. Bu ülkede örtülen daha büyük devlet meselelerin farkında olan tek kişi ben miyim. 19 yaşında bir kız? Ya da haberlerin saçmalığını gören tek kişi ? Ya da bu haberlerle gerçek sorunların örtülmeye çalıştığını ? Biraz gözlerinizi açın! Uyan Türkiyem!

7 Oca 2012

Otobüs

Otobüsteyim. Naber? Pamukkalenin en hoş arabalarından biri kafamı havaya kaldırdığımda çok seksi görünüyor. Teknoloji harikası gibi birşey bu ya. Sadece şeklini teknolojiye yormak saçma oldu ama hoşuma gidiyor. Böyle övünce de Pamukkalenin reklamını yapıyormuşum gibi oldu. Arada ekranları bozuluyor diyim de öyle görünmesin :) Dışarıda yağmur var. Yağmur yağarken sıcak bir pencere kenarında olmak hep hoşuma gitmiştir. Ve kitap okumak. Benim kitap okumam için özel bir ortam gerekmiyor tabi ama böyle havalarda çok daha keyifli oluyor. Yağmurlu havada birde sinemaya gitmeyi seviyorum ben. Neden derseniz ; güneşli havada sinemaya gittiğimde kendi hayat filmimi izliyemiyormuşum gibi geliyor. Dışarıda ışıl ışıl bir gün varken kapkaranlık bir odada hayali ürünü izleyerek kendi hayallerimi öldürüyormuşum gibi geliyor. Filmlerin her zaman hayal gücümü olumsuz etkilendiğini düşünmüşümdür zaten. Bana o filmin senaryosunu vericeksin sahneleri ben gözümde canlandırıcam. Ki daha sonra senaryolaştırılan bir çok kitap okudum. Benim hayal ettiğimden daha güzel yapamıyorlar. İnsan hayal gücü sınırsızdır. Teknoloji beyninizin oluşturduğundan daha gelişmiş değil henüz. Bence hayal edin :) Otobüs diye girdim nerelerden çıktım :) Yağmurlu havada güneşli havada çok hoş, her ikisininde kendine göre güzelliği var. Çoğu insan kendini güneşli havada iyi hissedip yağmurlu havada bunalım takılır. Bunun bilimsel bir nedeni vardı. Bulutların yaklaşması nedeniyle hava daha yoğun oluyo oksijen daha az hissedilir oluyor oksijende insanı güldüren ve mutlu eden bir gaz olduğu için o günler insanlar kendini daha mutsuz hissediyor. Güneşli günlerde ise oksijen havaya hakim olduğundan kendimizi çok daha iyi hissediyoruz. Aslına bakarsanız bana çok güvenmeyin 12 yaşımdayken biyoloji dersinde öğrendiğim bir olay kesinliğinden emin bile değilim :) Ben seviyorum yağmuru, suyu ,denizi :) Her konudan birazcık yazdığımı için toparlıyamıyorum buda böyle kalsın o zaman öpüldünüz :)